1.Bölüm
2021 yılına girdik. Herkes gibi ben de herkese öncelikle sağlık,huzur,bereket ve tüm canlıların haklarının çiğnenmediği günler diliyorum. 2020 yılbaşında ilan edilen “2020 Erişilebilirlik Yılı” nda Pandemi şartlarında bir 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü daha yaşadık.Kafamda deli sorular fink atıyor ve günlerdir yazacaklarımı nasıl kısaltacağım diye endişe içindeyim.
*Aklıma ilk gelen soru, Erişilebilirlik Yılı’nda olumlu yönde neler değişti ? Hatta bunu bırakalım,var olan anayasal haklardan hangileri kırpıldı ya da ihlal edildi? Siz de şöyle bir yılı düşünün lütfen.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü Birleşmiş Milletler tarafından 1992 yılında ilan edilmiştir. Öncelikle her yıl ifade ettiğim gibi,3 Aralık bir kutlama günü değil, engellilik adına toplumda farkındalık yaratmak, bilgilendirmek amacıyla çalışmaların yapılması gereken bir gündür. Amaç engellerin kalkmasını ifade ederek, bilgi birikimiyle oluşan farkındalıkla, bilinçle ve istikrarla bunun sürdürülebilir olmasını sağlamaktır. “ENGELLİLİK” kutlanacak, eğlenceler yapılacak bir durum değildir. Engelsiz insan algısına yanlış bir bildirim olan “bakın neler de yapıyorlar sevgi pıtırcıkları? “ temalı gösterilerden uzaklaşmadan bugün amacına ulaşamayacak, engellinin de,engelsizin de “kutlama algısı” yok olmayacaktır. Zira 2020’de de birçok dernek başkanı da,idareci de, engelli,engelsiz insanlar da birbirini kutladı. Birgün günün amacı gerçekleştiğinde, engelli bireyler istedikleri zaman ve şartta bağımsız yaşam haklarını kullanarak sosyalleşebilecek, eğlenebilecek, hayata eşit katılım hakkı bir güne ve haftaya sıkışmayacaktır. Yoksa engelli bireye acındırma yaratan şablon ve gelişme sağlamayan klasik faaliyetlerden bir günlük sosyalleşmenin ve eğlencelerin yapılması ve bürokratların “ENGELLİ KARDEŞİ” olan,onların önünde adeta iki büklüm “Bakın biz de varız “ haykırışını dile getiren, ziyaretlerine giden engelli profilinin sonu gelmeyecektir.
*Engellilerin ve daha doğru bir ifadeyle ENGELLENENLERİN törenlerde gruplar halinde sokaklara döktürülüp, sonrasında çoğunluğunun erişimsizlikler nedeniyle hayattan evlerine çekilmek zorunda kalıp,Mayıs’taki Engelliler Haftası’na kadar doğru dürüst sokağa çıkamamasını nasıl yorumlarsınız?O gün devleti yönetenler ve sivil toplum örgütleri sadece basın açıklaması yapsalar olmaz mı?
Anayasa dayanaklı sosyal bir devletin,Engelli İnsan Hakları bağlamında tecelli eden,15 yıllık 5378 Sayılı Engelliler Yasası gerekleri uygulamalarda tam olarak yerine getirilse, engelli yaşamlar için engelleri kaldırma anlamında gayet yeterli bir yasadır. Ancak yasa uygulamadaki eksikler,ertelemeler, keyfi ve standartlara uygunsuz yapılaşmalar, yetersiz ve cezai yaptırımı düşük denetimler, kapsayıcı olmayan bakış açısı ve bunları aymazca geçiştiren idari düşünce yapısı nedeniyle etkin şekilde fayda sağlayamamaktadır.
Bu gibi günlerde törenlerde yönetici ve vatandaşların öyle 10 dakika tekerlekli sandalye ile ya da gözleri bantlanarak dolaştırılması engelliliğe empatiyi,farkındalığı sağlasaydı, yıllardır çoğu sorun azalıp, erişilebilirlik şartları sağlanmış olurdu.
Aslında uzun vadeli çözüm,okullarda çocuklarımıza çok küçük yaşlardan itibaren,rutin bir şekilde engellilerle birlikte yaşam kültürünü kazanmanın insan hakları ve toplumsal barışın gereği olduğunu öğretecek eğitimler,seminerler verilmesi ve konunun ders müfredatlarına “etkin olacak şekilde” eklenmesidir. Bunun başlamasından en az 20 yıl sonra sonuçları alınacak ve engelsizlerle birlikte engelli bireylerin de hayata tam ve eşit katılımı sağlanacaktır. Ayrıca bu kadar savaş, kaza, hastalık, fakirlik varken, muhtemelen ilerde kendisi,ailesi, çevresinde engelli hale gelebilecek çocuklar, gençler ve aile bireyleri bu eğitimlerde kazandırılacak yeni bakış açısıyla, yeni hallerine daha kolay adapte olabilecek; ruhsal-sosyal destek, rehabilitasyon, eğitim alma gerekliliğine dair hak bilinçleri oluşacak; bu destekler yeterli ve yaygın hale gelecektir. En önemlisi topluma yük gibi görülen engelli birey, önce kendini ,toplum da onu kazanacaktır.
Okul eğitimleri yanında mahallelerde muhtarlarla işbirliği halinde vatandaşların, kamu ve özel sektörde çalışanların işe başlangıçta ve rutin hizmet içi eğitimlerde engellilik yaratacak durumlar, kazalar vb. durumlara karşı etkin ev ve iş güvenliği eğitimleri, engellilere karşı davranışlar yanında bireyi engelleyici davranışlar konusunda bilgi almaları da sağlanmalıdır. Sonuçta gelecekte engelsiz vatandaş ve yöneticiler, öğretmenler yaşamın bu gerçeğini insan onuruna yakışır şekilde düzenlemeler ve uygulamalarla hayata geçirecek, insanoğlunu daha fazla “ENGELLEMEYECEK” tir.
Bir de şunun hatırlanmasını isterim:
“Her insan hayatın da en az bir kez engelli olmaktadır.” Buna hamilelik, bir eşya taşıma hali, obez olma, geçici sakatlıklar, ameliyat sonrası nekahat devresi, yaşlılık, iki elinde çantalarla hareket etme durumu, dilini bilmediği bir ülkede mülteci olarak yaşamak, bebek arabası, pazar çantası taşımak vb. verilebilir. Uluslararası standart erişilebilirlik, ulaşılabilirlik şartları tam, etkin ve yaygın olarak sağlandığında hayatının bir döneminde engelli hali yaşayan tüm bu örnek verilen kesimler de rahata kavuşacaktır. Erişim her insana hayatı kolay kılar.
*Sonuçta engelli bireyler için yollar, rampalar, bildirim levhaları yapıp, daha sonra kullanımda onlara engel çıkarıp onları ENGELLEYEN de biz değil miyiz?
*Hemen herkesin bir engelli görünce “Hepimiz engelli adayıyız “ klişe sözünü ederken ne kadar içselleştirdiğini de ayrıca sorgulamak lazım. Yoksa onlar oradaki erişimsizliğin,engelin farkına varsalar, o anlık yardım ederek engellinin hep yardım edilmesi gereken insan olması algısıyla ve bir parça da vicdani bir dürtüyle,merhametle can-ı gönülden hareket ederler miydi?
*Bu arada herkes engelli adayı ifadesi ayrıca engelliliğin yaşamın bir normali olduğu gerçeğini bildirmeyip dünyanın sonuymuş, korkunç bir durummuş gibi içten içe ürkütücü bir tehdit algısı da yaratmakta öyle değil mi?
Sevgili engelsiz bireyler, engelli bireylerin yanında olma ve engelli adayı olduğunuzu dile getirmedeki nedeniniz, İHLAL edilen haklarımızın, ENGELLENDİĞİMİZİN farkında olup bizimle mücadele etme isteğiyle olmadıkça, ne yazık ki anlık yardımlarınız sorunu asla kökten çözemeyecektir. Bu durum insan sevgisiyle de aşılacak bir şey olmayıp, eşitlik bağlamında insan haklarına SAYGI ile aşılabilir. Yoksa otobüsün engelli asansörünü üşendiği için açmayan ya da bozuk olduğu için gereken tamiri erteleyen sürücü, görme engelliler için hissedilebilir sarı şeridi, kaldırımı ya da kaldırım rampasını işgal eden sürücüler, işletmeler, denetlemeyi yapmayan belediye zabıtası veya trafik polisi beni sevmediği için bunu yapmıyor. Bunlar bilgisizliğin, boşvermeciliğin, aymazlığın ve saygısızlığın tezahürüdür. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama en basit anlamda SAYMAK zorundadır.
*Değerli yöneticiler engelli adayı olduğunuz için mi insanları engelli bırakan iş kazaları, trafik kazaları, kadına karşı şiddet, terör, hamilelikte ve doğumda yaşanan sorunlar, sağlık hizmeti ve tedaviye erişimsizlik, doğal fela
ketlere karşı hazır olmayan,dayanıksız, kötü çevresel şartların,yapıların kurbanları ha bire artıyor?
*Erişilebilirlik Yasası’na halen eriştirmeyen de, Otizm Eylem Planı’nı eyleme geçiremeyen de kimler acaba?
Lauren Jordan’ın “Engelliler sizden daha eksik değildir. Onlar sadece farklıdırlar.” sözünün anlamını bilenler, esas olanın tüm insanlar için “Eşit, erişilebilir hayat” olduğunu, “ben normalim,sen anormal “ algısını yaratacak davranışlarda bulunulmaması gerektiğini bilirler ve insanların farklılığının farkındadırlar. Engellilerin de insan olarak doğduğunu, engelin içinde bulunulan toplumun bilinçsizliği olduğu bilmek olmazsa olmazımızdır. Cinsiyete bakılmaksızın hiçbir insan başkasıyla eşit zekada ve bedensel yapıda değildir. “Eşitlik” insanca yaşatabilecek şartlarda ve haklar bağlamında olmalıdır. 10 metrelik bir koşuda bir çocuk yürüme engelli olan beni kesinlikle geçer. Çünkü bedensel olarak eşit şartlarda değiliz. Devlete düşen ise benim hayata tam,adil ve eşit katılımımı sağlayacak şartları eşitlemesi, haklarıma erişmemi sağlaması, engeller çıkartmaması, vücudumuzla hayata katılımda kendimiz mücadele verirken, bir de bu mücadelemizi engelleyen şartlarla, tek başımıza  engelsiz insanların inisiyatif, insaf,merhamet ve vicdanlarıyla baş başa bırakmamaktır.
*Erişilebilirlik yılında “yaptık,oldu,bitirdik” denilen, erişilebilirlik uygulamaları uzmanlarına ve engelli STK’larına sorulmadan, liyakat sahibi insanların denetiminde yapılmayıp standartlara uygunluğunun kontrolünün sağlanmadığı, düzenli olarak denetlenmediği, rutin tadilat ve tamirlerin yapılmadığı, cezaların caydırıcı olmadığı, Dünya‘daki gelişmelerin takip edilmediği alışılagelmiş düzen değişti mi?
*Kaldırımlar, rampalar,dönüşümlü ulaşım araçları, kamu binaları, kamusal her alan, spor alanları, spor ve sanat yapma imkanları, engelli plajları vs. erişilebilirlik standartlarına uygun hale gelip, yaygın ve yeterli sayıya geldi mi? Bu yıl bu tip mekanlar aksaklık ve eksiklikleri için düzenli olarak tadilat ve tamirden geçti mi

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Raşit yürüm 4 yıl önce

3 Aralık ile ilgili konuya aynen katılıyorum.Kesinlikle bir kutlama günü olarak kutlanmamali.Yazinin diğer bolumlerindede Engellileri ve sorunları ele aldiginiz için teşekkür ediyorum.Bizler yazarak değil,yaşayarak bu sorunları anlatabiliyoruz.İleride yeni bölümleri okumak için sabırla bekleyeceğim.Kolay gelsin..

banner78

banner79