Ne eğitimde ne istihdamda olan gençler yaşadıklarını anlattı

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2021 sonuçlarına göre 84 milyon 680 bin 273 olan Türkiye nüfusunun 12 milyon 971 bin 289’unu 15-24 yaş grubundaki çocuk ve genç nüfus oluşturuyor. Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranında Türkiye OECD ülkeleri içinde en üst sırada. 

Ne eğitimde (örgün ve yaygın) ne de istihdamda olan gençler için NEET (not in employment, education or training) kavramı kullanılıyor. Türkiye’de 2000’li yılların başlarından bu yana bu durumdaki gençlerin oranında azalma görülse de, bu oran hâlâ Avrupa Birliği veya OECD ülkelerinin ortalamasından oldukça yüksek.

Türkiye’de yüzde 28,3, AB ortalaması yüzde 11,1

EUROSTAT (Avrupa Birliği İstatistik Ofisi) verilerine göre 2006 yılında Türkiye’de 15-24 yaş arasındaki NEET gençlerin oranı yüzde 38,6 idi. Erkeklerde NEET olanların oranı yüzde 22,7 iken kadınlarda bu oran yüzde 53,6’ya yükseliyordu. 2007’den itibaren genel olarak azalma eğiliminde olan NEET oranı, özellikle 2012’de ortaöğretimin zorunlu eğitim kapsamına alınması ve okullulaşma oranının da artmasıyla 2015’e kadar düşüş gösterse de, 2018 yılından (yüzde 24,4) sonra işsizlik oranlarındaki artışla da paralel bir biçimde yükseldi. 2020 verilerine göre ise Türkiye’de 15-24 yaş arasındaki gençlerin yüzde 28,3’ü yani yaklaşık 3 milyon 649 bini NEET. AB ülkelerinde bu oran yüzde 11,1.

Eğitim Reformu Girişimi'nden (ERG) Umay Aktaş Salman da ne eğitimde ne istihdamda olan gençlere ilişkin detaylı bir çalışma hazırladı. Araştırmada ne eğitimde ne de istihdamda olan gençler de yaşadıklarını anlattı:

18 yaşındaki M.K., NEET olma olasılığını artıran faktörlerden olan düşük gelirli bir hanede yaşıyor. Diyarbakır’da lise son sınıf öğrencisi olan 18 yaşındaki M.K. birkaç hafta önce okulu bırakarak İstanbul’a geldi, kayıt dışı çalışıyor. Belki de birkaç ay sonra NEET durumunda olan genç istatistiklerine resmi olarak dahil olacak.

M.K. ağabeyi ve kuzenleriyle birlikte İstanbul’a geldiğini anlatıyor: “12. sınıftaydım. Okulu bırakıp geldim. Sınıfta okula gelmeyen bir sürü öğrenci vardı. Hocalar geçiriyor nasılsa. Anne ve babamla birlikte 9 kişilik bir ailemiz var. Babam cezaevinden yeni çıktı, çalışmıyor. Ailenin en küçüğüyüm. Ağabeylerim var. Ağabeylerimden biriyle çalışmak için geldik mecburen. Borcumuz vardı çünkü. Kağıt topluyorum. Pis bir iş, zorluğu o. Burada kira ödemeden depo vari bir yerde kalıyoruz. Bundan sonra çalışmak zorundayım. Okula dönmem, borcumuz var. Bundan sonra böyle, önüme ne iş gelirse yapacağım. Öyle hayal ettiğim bir şey yok. İş olarak önüme ne çıkarsa onu yapacağım.”

istihdamda ve eğitimde yer almayan genç kadınlardan biri de 20 yaşındaki lise mezunu B.G. İki yıl önce meslek lisesinin aile ve tüketici hizmetleri bölümünden mezun oldu. Üniversiteye devam etmedi, henüz çalışmıyor da. Şöyle konuşuyor:

“Annem ve babam ilkokul mezunu. Annem de babam da asgari ücretle çalışıyor. 2020 yılında liseden mezun oldum. İŞKUR’a başvurdum ama bir sonuç çıkmadı. Yaşadığım yerde fabrikaya da başvurdum ama alanım olmadığı için iş bulamadım. 2. sınıfa giden kardeşime de ben bakıyorum. Ev işlerini yapıyorum. Biraz da kardeşime bakmak zorunda olduğum için erteleniyor çalışmam ya da üniversiteye gidebilmem. Maddi açıdan da tek kişinin maaşıyla dönmüyor ev, o yüzden annem de çalışıyor. İlerideki hayatımda üstleneceğim ev içi sorumlulukları şimdiden üstlenmek yorucu oluyor. Ev işleri, kardeşimin okul sorunları, ödevleri… Sosyal hayatım da yok. Çok ufak bir yer burası. Harçlık alıyorum, o da her zaman değil. Çok yük olmayayım diye düşünüp idareli harcıyorum. Kardeşime harcıyorum genelde. Maddiyat, kardeşimin bakımı planlarımda etkili. Mesela kursa gitsem kardeşimin saatlerine uyacak mı? Öncelikle onun sorumluluğunu düşünüyorum.”

İş aradığı dönemde de kendini donanımlı hissetmediğini söyleyen B.G. aldığı eğitimi ve geleceğe dair planlarını şöyle anlatıyor:

“Meslek lisesindeyken kreşlerde, hastanelerde, huzurevlerinde çalışabilirsiniz diyorlardı. Ama nasıl? Okuduğum bölümde meslek dersleri ezberdi hep. Uygulamalı ders yoktu yani. Son sınıfta özel eğitimde staj yaptım. Engelli çocukların gittiği bir okuldu. Öğretmenin yanında yardımcıydım. Staja gittiğimde de özel eğitime dair bir şey bilmiyordum. Staj pandemi nedeniyle yarım kaldı zaten. İki zihinsel engelli, iki down sendromlu, iki serebral palsili öğrencim vardı. Öğrencilerle bağ kurdum, kendi kendime onların durumlarını araştırdım, çalıştım. KPSS’ye ve üniversite sınavına girmeyi planlıyorum. Çocuk gelişimi okuyup, özel eğitim alanında ilerlemek istiyorum. Özel eğitimle ilgili sertifika programları var onlara da hazırlanmak istiyorum.”

Engelli NEET olmak

21 yaşındaki E.S. ise otizmli bir birey. Lise mezunu. İlkokuldan itibaren kaynaştırma öğrencisi olarak eğitim alan E.S.’nin kolay bir eğitim hayatı olmamış. Millî Eğitim Bakanlığı 2020-21 verilerine göre Türkiye’de özel eğitim hizmetlerinden yararlanan çocuk sayısı 425 bin 816. Bu çocuklardan 319 bin 332’si tipik gelişim gösteren akranlarıyla birlikte aynı sınıfta kaynaştırma eğitimi alıyor. Kaynaştırma eğitiminde olan öğrenci sayısında ortaöğretime geçişte keskin bir düşüş yaşanıyor. İlkokulda 114 bin 991, ortaokulda 144 bin 769 kaynaştırma öğrencisi varken lisede bu sayı 59 bin 572’ye düşüyor. E.S. liseye devam edebilen ve bitirenlerden. Ancak engelli bireyler için eğitimde olduğu gibi istihdamda sorunlar büyük.

Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı’na (EKPSS) giren ama yaşadığı Çorlu’da bir işe yerleşemeyen E.S.’nin günleri evinde geçiyor:

“Sabah kalkıyorum, oyun oynuyorum, kuşumla konuşuyorum. Bilgisayar oyunu oynuyorum. Basketbola oynuyorum. Çalışmak isterdim, bir fabrikada mesela. Paketleri barkodlayıp, kolileri yüklerdim. Eşyaları ayırmak ve toplamak hoşuma gidiyor, bunları yapabilirdim” diyor.

Anne H.S. ise oğlunun eğitimde yaşadığı sorunların travma yarattığını, üniversiteye devam etmek istemediğini, istihdam olanağının ise çok kısıtlı olduğunu anlatıyor:

“Korumalı işyerleri çoğalmalı”

“Oğlum salgın sırasında liseyi bitirdi. Kendi kendine mezun oldu. Kimse arayıp sormadı, online derse katılımı için kimse uğraşmadı. Eğitim hayatı bir travma yarattı onda. Hala ödev, ders bir şey duymak istemiyor. Kanunlar, yönetmeliklerde her şey tam ama eğitim hayatı boyunca hiçbir şey öyle olmadı. Bizim çocuklarımızın hiçbir kazancı olmuyor eğitimden maalesef, çok eksik bu konu. EKPSS sonucuna göre belki Türkiye’nin başka ucunda bir yerde atanabilir. Ama bizim yaşadığımız yerde aldığı puanla atanabilmesi mümkün değil. Öte yandan atanınca da sorunlar bitmiyor. Çevremde de görüyorum engelli çalışanlara işverenlerin büyük bir kısmı ‘gelme, maaşını öderiz!’ diyorlar. Ya da bazı kurumlar engelli bireyi çalıştırmak yerine ceza ödemeye razı oluyor. Engelliler için korumalı işyerleri de var. Küçük gruplar halinde çalıştırıyorlar. Başlarında bir iş koçu oluyor. İş öğretiliyor, uyumları sağlanıyor. Diğer personel engelli çalışanlarla ilgili, işveren de sorunların çözümüyle ilgili destekleniyor. Korumalı işyerleri çoğalmalı. Oğlum çalışabilir gözüktüğü ve zihinsel kapasitesi belirli bir oranın üstünde olduğu için biz öldükten sonra bizim maaşlarımızı da bağlamıyorlar. Çalışabilir diyorsan istihdam sağlayacaksın. Şu an genel sağlık sigortası da ödemeye başladık oğluma. Ailenin bütçesine göre hesaplandığı için engelli maaşı alamıyoruz. Zaten çok cüzi bir para. Biz öldükten sonra bağlarlar belki oğluma engelli maaşı. Ama oğlum nasıl geçinecek? Sigortası olsun, hayatın içinde olsun. Emekli olsun, maaşı olsun. 20-30 sene sonra biz göçtüğümüzde ne olacak? Neresinden tutarsanız elinizde kalan bir sistem.”

Anne H.S. otizmli bireylerin bazı özelliklerinin bazı istihdam alanlarında çok güzel değerlendirilebileceğini anlatıyor:

“Oğlum gibi olan çocukların fotografik hafızası var. Her bir detayı hatırlıyor. Kargo firmaları için tasnif, ayırma yapabilirler mesela. Çok tekrarlayıcı ve bıktırıcı bir iş ama otizmli bireylerin en sevdiği işe dönüşebilir. Posta işleme merkezlerinde de aynı şekilde çalışabilirler. Keşke devletin bu yönlü bir politikası olsa. Keşke oğlum liseden bir mesleği olarak mezun olsaydı. Engelliler için iş okulları var. Ancak burada da daha ağır düzeyde çocuklar eğitim alıyor. Meslek sahibi olsun diye oğlumu götürdüğümde ‘sizin çocuğunuz çok güzel iletişim kuruyor, kaynaştırmaya verin, ziyan olur bu okulda’ dedi okul müdürü.”

Üniversiteli işsizler

TÜİK’in 2021 yılı üçüncü çeyrek işgücü istatistiklerine göre 15- 24 yaş arasındaki NEET gençlerin yüzde 18,9’unu üniversite mezunları oluşturuyor. (Okur yazar olmayanlar yüzde 4,5, lise altı eğitimliler yüzde 36,3, lise mezunları yüzde 21,9, meslek lisesi mezunları yüzde 18,3)

Onlardan biri de Eskişehir’de yaşayan 24 yaşındaki E.B. Öğretmen bir babanın ve emekli bir annenin iki çocuğundan biri.

İlk ve ortaokulu kolejde okuyan, Anadolu lisesinde eğitim aldıktan sonra da bir vakıf üniversitesinde elektrik elektronik mühendisliği bölümü okuyan E.B. sekiz ay önce mezun oldu. İş aramaya mezun olmadan başladı. Mezun olur olmaz da önce yurt dışına gitmek için çabaladığını anlatıyor:

“Mezun olmadan birkaç ay önce Eskişehir’de organize sanayiyi dolaştım. Mezun olacağımı söyleyip CV bıraktım. Hiç ses çıkmadı. Mezun olduktan sonra da Kanada’daki bir sertifika programına başvuruda bulundum. Ancak olumsuz sonuçlandı. Türkiye’de kalıp asgari ücretin 200-300 TL fazlasını alacağıma yurt dışında asgari ücretin 200-300 Euro üstünü alır belli süre sonra statü sahibi olurum, yurt dışında daha tatminkar yaşayabilirim diye düşündüm.”

Yurt dışı planları hayata geçemeyince E.B. iş aramaya devam etti:

“Bursa ve Eskişehir organize sanayiye gittim, CV bıraktım. Kariyer sitelerinde de iş arıyorum. İstanbul’da iş bakamıyorum. İş bulsam ne olacak? Maaşım kiraya gidecek. Tanıdığım insanlara da CV’mi yolluyorum. İş yok, piyasa durmuş vaziyette. Hatta Bursa’da bir ofise başvuruda bulunacağım zaman “Biz de fabrikayı kapatıyoruz” dediler. Böyle bir dönemde iş aramak çok zor. Dağıtım ya da düşük voltaj sektöründe çalışmak istiyorum ama seçme lüksüm yok. Bir şekilde sektöre gireyim, çevre ve tecrübe edineyim. Ama bir türlü iş bulup başlayamıyoruz. Eskişehir’de iş imkânları kısıtlı, iki arkadaşım var biri makine diğeri malzeme mühendisi, onlar da iki senedir iş arıyor. Mühendislere asgari ücretten 300-500 TL fazla veriliyor ama bu bölümler neden bu kadar tercih ediliyor üniversitede anlamıyorum. Bizim zamanımızda da mühendis ol, doktor ol baskısı çoktu. Çocukluğumdan beri mühendislik istiyordum. Tercih edeceğim zaman da ‘bilgisayar mı, elektrik elektronik mi?’ dedik. Alanı daha geniş diye elektrik elektronik tercih ettim ama …”

İki yabancı dili olduğu için daha rahat iş bulacağını düşündüğünü söyleyen E.B. “Keşke iki dil bileceğime, bir yerlerde tanıdığım olsaydı çoktan işe girmiştim. Liyakat sorunu var Türkiye’de. Torpil, Türkiye’nin acı gerçeği, böyle kabullendik biz de. Tanıdıkları olduğu için mezun olmadan işe giren arkadaşlarım da oldu” diye konuşuyor.

Üniversite hayatı boyunca ailesinden ayrı yaşayan E.B. şimdi ailesiyle birlikte oturuyor. Pek çok genç gibi kendine ait bir hayat kuramamaktan şikayetçi:

“Artık küçük çocuk değilim, ailemden para istemeye çekiniyorum. İlkokulda koleje, üniversitede vakıf üniversitesine gittim. Üniversitedeyken yurtta değil evde kaldım. Onca emeğin, paranın boşa gittiğini hissediyorsun. Yine de umutsuz değilim. Mühendisler ilk önce taşeron firmalarda işe giriyor, sonra fabrikaya, bir kuruma geçiyorsun. Daha sonra da kendi işlerini kuranlar var. Benim de öyle bir hayalim var.”

Üniversite eğitimini yarıda bırakmış

Ne eğitimde ne de istihdamda olan gençler arasında meslek lisesi mezunları da var. İzmir’de yaşayan 23 yaşındaki O.Y. meslek lisesinin bilgisayar programcılığı bölümünden mezun. Sonrasında Celal Bayar Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı önlisans programına devam eden O.Y. üniversite eğitimini yarıda bırakmış. Anlattıkları gençleri eğitimden erken ayrılmaya götüren bazı sebeplere de işaret ediyor:

“Lisede eğitim alırken bilgisayar programcılığını çok seviyordum aslında. Üniversiteye geçtiğimde okul beni bölümden soğuttu. Dersler yetersizdi, hocaların bazıları bizlere ‘bunlardan bir şey  olmaz’ gözüyle bakıyordu. İkinci öğretimde okuyordum ve harçlar yüksekti. Çalışmam gerekiyordu. Düğün organizasyonu yapan bir yerde çalışıyordum. Sabah 08.00’den 16.00’a kadar çalışıyordum. Sonra işimin bulunduğu İzmir’den Manisa’daki okuluma gidiyordum. Manisa’da öğrenci evi tutmak için maddi durumum yeterli değildi. KYK yurtlarında da yer yoktu. Akşam 21.00’de de okuldan çıkınca İzmir’e dönüyor, işe devam ediyordum. Düğün masalarını topluyordum. Sonra da çeşitli işlerde çalıştım. Bu şartlarda üniversiteye devam etmek zordu. Askere gittim, dönünce iş bulmak daha kolay olur diye. Dönünce bir mağazada çalışmaya başladım satış sorumlusu olarak ama küçülmeye gittiler işsiz kaldım.”

Asgari ücret altı maaş, yol ve yemek parası da yok

5 kişilik bir ailede yaşayan O.Y.’nin liseye ve ilkokula giden iki kardeşi var. Lise mezunu babası kaynak ustası. Ortaokul mezunu annesi ise ev hanımı. O.Y. 5 aydır iş aramaya devam ediyor. Arkadaşları aracılığıyla CV’sini ulaştırdığı kurumlar var, internet yoluyla ya da iş yerlerine giderek de iş arıyor:

“Tüm bu süreçte benim de kabul etmediğim işler oldu. Sabah 07.30 akşam 19.00 saatleri arasında çalışmak için asgari ücretin altında ücret teklif ediyorlar. İçinde yol ve yemek de olmuyor. Nasıl kabul edeyim? Biraz daha iş bulamazsam ne iş olursa yaparım demek zorunda kalacağımı da biliyorum. Belki kayıt dışı çalışmaya bile razı olacağım. Kötü şartlara razı olacağım. İş arama süreci de psikolojik olarak çok yoruyor.”

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın hazırladığı Ulusal Genç İstihdam Stratejisi ve Eylem Planı 2021-2023’te de salgın nedeniyle eğitim ve staj olanaklarının azalmasının ve yeni iş olanaklarının sınırlanmasının, daha fazla gencin NEET olmasına ve gençlerin kayıt dışı istihdama yönelmesine yol açabileceği anlatılıyor. ILO’nun İnsana Yakışır İşler anketinin ön sonuçları, ankete katılan gençlerin (18-29 yaş arası) yüzde 17’sinin COVID-19’un başlangıcından bu yana çalışmayı bıraktığını gösteriyor.

O.Y. bugün üniversite eğitiminin iş bulmak için avantaj sağlamadığı görüşünde; üniversitelerdeki eğitimin niteliğini, yeterliliğini sorguluyor:

“İki yıllık bölümü dikey geçişle uzatıp bilgisayar mühendisi olan arkadaşlarım da iş arıyor. Depolardan bozma yerler üniversiteye dönüyor, eğitim belli seviyede. Ya bölümden soğuyor bırakıyorsun ya da aldığın eğitim sınırlı oluyor. Daha nitelikli eğitim alabilmeliyiz. Bir dönem muhasebe ofisinde de çalıştım. Yüksekokuldan mezun birini almışlardı. Benim iki haftada öğrendiğim şeyleri bilmiyordu. Bazı bölümleri üniversite bitirmiş olmak için okuyoruz. ‘Okuyunca diplomalı işsiz olacaksın’ diyenler çok da haksız değil. İki yıllık bölümümü bitirsem de aynı durumda olacaktım. Belki birkaç fazla iş imkanı çıkardı.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner78

banner79